Sayfalar

27 Haziran 2013 Perşembe

sen hangi renksin

SEN HANGİ RENKSİN?

Renklerin insan psikolojisi üzerindeki etkisi artık kanıtlanmış bir gerçek! Giydiğimiz kıyafet ya da evimizde kullanmayı sevdiğimiz renkler bizi iyi ya da kötü etkiliyor. Peki ya doğduğumuz gün ve renkler arasında da etkili bir bağlantı olduğunu söylersek?.. Doğduğunuz tarihe göre hangi renk olduğunuzu bulun ve özelliklerine bakın. Tanıdık gelecek...

KIRMIZI
Kırmızı hareketin ve tutkunun rengidir. Çoğunlukla neşeli ve hareketlisiniz ama bu hiç mutsuz olmadığınız anlamına gelmez. İletişim kurmakta zorlanmayan girişken ve anlayışlı bir yapınız var. Aşık olmayı da seversiniz.

TURUNCU
Kafanıza bir şey koyduysanız deli gibi çalışır, didinir ve yaparsınız. Her konuda rekabet sizin işiniz. Rekabeti sever ve başarı ile yürütürsünüz. Kolay kolay kimselere güvenmediğiniz için az arkadaşınız vardır. Ama olanlara da güveniniz tamdır. Sorumluluk almaya bayılırsınız. İlişkide uyum sizin için her şeydir.

SARI
Sarı renkler içinde en çok dikkat çekenidir. Bu yüzden birçok tabela ya da araçta sarı renk kullanılır. Mesela taksiler... Siz de dikkati toplamaktan hoşlanan bir yapıya sahipsiniz. İlişkilerinizde lider olmak vazgeçemediğiniz bir özelliğinizdir. Liderlik yapma isteğinin ise güvenle hiç ilgisi yoktur. Çünkü siz kimseyle güven problemi yaşamazsınız. Cömert bir yapınız ve abartısız, müşfik bir tarafınız vardır. Altta olmaktan nefret ettiğiniz ve başkaları adına karar vermeye düşkün olduğunuzu rahatça söyleyebiliriz. Aşkta romantizm arayan sevimli bir tipsiniz.

PEMBE
Tozpembe hayaller kurduran masalsı aşklar tam size göredir. Mükemmeliyetçi yanınız kendiniz için geçerlidir. Ne olursa olsun yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışırsınız. İnsanları korumayı ve onlara yardım etmeyi seversiniz. Olumsuz düşünceleriniz zaman zaman su yüzüne çıkar.

MAVİ
Kalbinizin sesinden çok mantığınıza kulak vermeyi tercih etseniz de siz tam bir aşk insanısınız. Kendinize fazla güvenmeyen, gerektiği zaman cesur olabilen bir yapınız var. Farklı ve artistik bir duruşunuz var.

YEŞİL
Yeşil şifanın rengidir; hastalıklardan korunmamızı destekler. Siz de oldukça sağlığınıza düşkünsünüz. Kararlı olduğunuz kadar sabır gösteremeyen bir tez canlısınız. Başkalarını kolaylıkla yönlendirebilen, yeni insanlarla tanışmakta zorlanmayan ve her ortama kolayca uyum sağlayan bir tarafınız vardır. Zarif olan her şey sizin ilgi alanınıza girer. Lükse olan düşkünlüğünüz de buradan geliyor. Hayatınızın tek ve gerçek aşkını beklersiniz.

KAHVE
Sportif ve hareketlisiniz. Başkalarını kendinize yaklaştırmakta zorlanır, kimseyle kolay kolay yakınlık kuramazsınız. Bu özelliğiniz aşk hayatınızda pek etkili olmaz. Çok çabuk aşık olur ve çabuk bıkarsınız. Ama hayatınızın aşkını aramaktan da asla vazgeçmezsiniz.

TURKUAZ
Deniz gibi değişkensiniz. Bir anda fırtına çıkarıp ardından sakince gülümseyebilirsiniz. Duygularınız aniden ve kolay değişebilir. Seyahat etmeyi ve yalnız olmayı seversiniz. Sadık ve iyi bir dinleyici olmanız iyidir ama, anlatılanlara kolay inanan yapınız başınızı ağrıtabilir. Aşk acısını yoğun yaşayan ve aşkı için her şeyi yapabilecek bir yapıya sahipsiniz.


BEJ
Renginiz gibi dingin ve sakinsinizdir, ama bu kısa sürebilir. Birden gerginleşebilir ve huzursuz olabilirsiniz. İlişkilerinizde kıskanç yanınız ağır basar. Başkalarının önemsemeyeceği şeyleri büyütür ve mızmızlanırsınız. Merhamet ve fedakarlığınız sonsuzdur. Özellikle arkadaşlarınız için her şeyi yaparsınız. Güçlü sezgileriniz sizi bile şaşırtabilir. Çalışmak size hiçbir zaman zor gelmez.

SİYAH
Bilgi ve düşüncenin rengidir siyah… Bir karar almadan önce uzun süre düşünmeniz ve ayaklarınızı yere sağlam basmak istemeniz bundan. Acıma duygunuz neredeyse yok gibidir. Sağlam yaratılışlı, cesur, güçlü, bağımsız ve girişkensiniz. Aşkta farklı şeyler yaşamaktan hoşlanıyorsunuz.

MOR
İnsanları etkilemeyi seven yanınız biraz ağır basıyor. Gizemli, çekici, anlayışlı bir yapınız var. Bencil değilsiniz ve bu yüzden arkadaşlarınız tarafından çok sevilen birisiniz. Oldukça değişken bir ruh haliniz vardır. Değişkenliğiniz ve kendinize has çekiciliğiniz sizi popüler hale getiriyor.

LACİVERT
Yaptığınız işe konsantre olmakta sıklıkla zorlanıyorsunuz. Biri sizi kızdırdıysa vay haline! Affetmeniz için çok çaba harcaması gerekebilir. Dikkat çekici, zevkli, yaşamayı seven ve hayata bağlı bir tipsiniz. Aşkta duygusal, hassas ve tutkulu olabilirsiniz.

GÜMÜŞ
Utangaç, hırslı, gururlu, kendine güvenen ve yeni deneyimlere açık birisiniz. Hayal gücünüze diyecek yok. Bu yüzden orijinal fikirleriniz vardır. Kıvrak bir zekaya ve öğrenme konusunda güçlü bir yeteneğe sahipsiniz. Çapkınlıklarınız yüzünden aşk hayatınız biraz çetrefilli olabilir.

BEYAZ
Kendinizi diğer insanlardan farklı ve üstün görebilirsiniz. Tutkulu ve hırslısınız. Bu yüzden çabuk kıskanır ve her şeye kolay tepki veremezsiniz. Asil bir ruhunuz vardır, insanları takdir etmeyi biliyorsunuz.


ALTIN
İnsanları etkilemek gibi bir zaafınız yoktur. Zaten neşeli ve dışadönük kişiliğiniz hak ettiğiniz ilgiye neden olur. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamakta zorlanmaz ve bu konuda bir uzman sayılırsınız. Adil ve çabuk huzursuz olan bir yapınız var. İlişkilerinizde hassas olursunuz, bu yüzden aradığınızı bulmakta güçlük çekersiniz.

KREM
Eğer bir kremseniz tam bir sportif olduğunuzu söyleyebiliriz. Birileri ile yarışmaktan geri durmayan ve bundan zevk alan bir yapıya sahipsiniz. Kaybetmeyi asla sevmez ve istediğiniz olana kadar mücadele edersiniz. Genelde neşeli bir ruh hali içindesiniz. Çevreniz tarafından güvenilir bulunursunuz. Rahat ve dışa dönük yapınız aşk hayatınızda pek etkili olmaz. Aşkı dikkatlice seçer, ancak çabuk aşık olmazsınız. Doğru kişiyi bulmak için uzun süre beklemeyi daha uygun bulursunuz.

GRİ
Zaman zaman bencil olmanız dışında kötü özelliğiniz yok. Başkalarını neşelendirir ve mutlu edersiniz. Kısacası siz hayat dolu bir dostsunuz. Hayal gücünüz fazlasıyla yüksektir. Duygularınızı asla gizlemez, doğru sözü doğru yerde söylersiniz. Çekici olduğunuz için aşk hayatında zorlanmazsınız.

KESTANE
Kendi bildiğinizden pek şaşmazsınız. Başkalarının ne düşündüğünü bilmek de sizi yolunuzdan döndürmez. Sosyal bağları ve ilişkileri güçlü bir tarafınız vardır. Zeki, güçlü bağımsız ve ne yapacağını bilen birisiniz. Akıllı ve pratik olmanıza rağmen, tembelliği de sever ve espriden anlarsınız.

NEFTİ
Hayatınız ve kariyeriniz için çok ve düzenli çalışmak sizin için dert değil. Gereksiz riskler ve pahalı meraklar size göre değil. Siz ayağı yere basan projelerin ve ekonomik şeylerin insanısınız. Arkadaş bulmak konusunda sıkıntınız yok. Zevkli, görünüşüne fazla önem gösteren birisiniz. Liderlik sizin göbek adınız.

ZEYTİN YEŞİLİ
Neredeyse kötü yanınız yok gibi… Sakin ve yumuşak karakteriniz şiddetten ve kavgadan her zaman uzak durmanızı sağlar. Nerede nasıl davranılması gerektiği ve ne konuşulması gerektiğini çok iyi bilirsiniz. Hassas, nazik ve neşelisinizdir. Adalet duygunuz son derece güçlüdür. Kıskançlık ise yakınınızdan bile geçmez.

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !

MUTLAKA OKUMALISINIZ

Ey Bizleri varlığa erdiren
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.

Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz'e Sonsuz salât ü selam olsun.

Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:

1. YA İLAHEL-ALEMİN!

Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!

2. EY ÇARESİZLER ÇARESİ!

Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.

Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!

3.YA RAB!

Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.

4. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!

Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!

5. EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!

Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep 'Gelin, gelin' diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur 'Biz de geldik' diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi!

Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!

Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!

6. EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!

Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

7. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki!

Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.

8. EY YÜCELER YÜCESİ!

Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.

9. EY RAB!

Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.

Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!

Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.

10. EY RAB!

Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.

11. EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!

Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.

Ey Yüceler Yücesi!

Efendimiz Hazreti Muhammed'e, Muallâ aile efradına ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..

Amin amin amin

Erkek Nedir

MUTLAKA OKUYUN !

ERKEK NEDİR? Bir Bayanın Kaleminden...

'Erkekler ağlamaz.'
'Erkekler korkmaz.'
'Erkekler karı gibi gülmez.'
Derken ortalık dul kadından geçilmiyor. Zira erkekler genç yaşta
Hakk'ın rahmetine kavuşuyorlar.
Siz hiç kapı komşusuna sabah kahvesine gidip karısinı çekiştiren erkek gördünüz mü?

Fare görünce bağıran?
'Bu ara sinirlerim zayıf' deyip habire ağlayan?
Oysa onlar da kadınlarla aynı duygulara sahip olarak geliyorlar dünyaya.
Lakin daha ilk gün ayaklarına mavi patik giydirmek suretiyle 'Ağır ol
bakalım! ' diyoruz.


'Ne alákası var mavi patikle? ' demeyin. Mavi soğuk ve ciddi bir renktir.
Kime isterseniz sorun. Ve katiyen tesadüf değildir o patiklerin rengi.
Düşünülmüş, taşınılmış, seçilmiştir.
Ayağa giydirildiği anda kulağa şunlar fısıldanmış demektir: Sen
erkeksin.
Erkek olmanın gerekleri vardır. Ömrünün sonuna kadar bunları yerine getirmekle yükümlüsün.

Ömrünün süresi ise çatlama kat sayına bağlı. İçine ata ata ne kadar
yaşayabilirsen artık.
Bize sorarsan pek uzun süreceği kanaatinde değiliz.
Dikkat edeceğin husus, en dramatik hallerde bile mavi patikli olduğunu unutmamandır.

Misal,
Ásık oldun.
Sakın belli etme. Bırak karşındaki yansın tutuşsun. Sen ağır ol. Molla
desinler yeter ki aşık demesinler.

Misal,
Sevgilinden ayrıldın.
Sakın ağlayıp sızlama. Yine bırak karşındaki yıkılıp sürünsün.
Gözyaşı dediğin kadın kısmına yakışır.
Zaten senin gözyaşı bezlerin mavi patik operasyonuyla alınmış
bulunuyor.

Misal,
Eve hırsız girdi.
Tıkırtı duydunuz ya da hırsızla burun buruna
geldiniz.
Kim boğuşacak adamla? Bak bakalım karının ayaklarına! Ne renk
patikleri?

Pembe.
Ya hırsızınkiyle seninki? Mavi.

Kural,
Mavililer boğuşacak.
Pembeliler bağıracak.
Herkes görevini bilsin. Ta doğumhane de yapıldı bu iş bölümü.

Misal,
Eşinle kavga ettin.
Ne yapacaksın? Hiç. İşine gidip hiçbir şey olmamış gibi çalışacaksın.
'Ay İsmail çok sinirim bozuk, benimki sabah sabah anneme laf etti'
diyemezsin.

Karın o esnada telefonun başında, bir sigara ve bir kahve eşliğinde
arkadaşlarına seni çekiştiriyor olabilir.
Olsun. Onun mazereti var, patikleri pembe.

Misal,
Evde aniden bir böcek peydahlandı.
Kim gidecek üstüne? Tabii ki sen. Zira karının gitmesi hiçbir işe
yaramaz.
Böcek renk körü mü? Maviyle pembeyi ayıramaz mı?
Ve sorarım sana, hangi böcek pembeden korkar?
Ama mavi... Birrrrr.

Misal,
Savaşa gidilecek.
Kim gidecek? Tabii ki Mehmetçik. Sen hiç 'Vatan sağolsun' diye
bağıran
Ayşecik gördün mü?
Benim bildiğim Ayşecik kameranın karşısında 'Size baba diyebilir miyim
amca? ' diyordu.

Ve hatırladığım kadarıyla omuzunda tüfek falan da yoktu.
Diyeceğim, Mavi patikli olmak zor zanaat.

Özellikle de seviyorken...

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !
 —

İnsan Vücudu

İnsan vücudu hakkında...

Eğer İnsan Vücudun'daki Bulunan '600' Kas Aynı Anda Aynı Yöne Doğru Hareket Etseydi 25 Ton Ağırlığı Tek Başına Kaldırabilirdi...

Dil kasımız kadar güçlü bir makina olsa bu makinanın ağırlığının 350 katına kadar olan her şey i kaldırabilir ve taşıyabilir

Eklemlerimizdeki sıvıyı araba motorundaki yağın yerine kullansak en kaliteli motor yağının oluşturduğu sürtünmeden %700 daha az sürtünme olur

Göz kalitesinde(megapikselinde) bir fotoğraf makinesi yapılsa çekeceği en kötü görüntünün bilgisayarda kapladığı yer 1gb 353mb

İnsanın hayati boyunca salgıladığı tükürüğün 60 tonluk bir havuzu doldurabilir .

Kulaktaki dengeyi sağlayan kemiklerin duyarlılığında bir bomba yapılsa bombanın üstüne toz konsa bile patlar...

Takip Ediyorsan Beğen Paylaş

Yumurta Akı

YUMURTA AKI ( çok önemli oku ve paylaş )

Bu yöntem itfaiyecilerin eğitimi sırasında ders olarak verilmiş
Bir yanık meydana geldiğinde, kapsadığı alan ne olursa olsun ilk yardım, etkilenen alanı sıcaklık azalıncaya ve deri tabakalarını yakmayı bırakıncaya kadar soğuk suyun altına tutmak ve sonrasında bu bölgeye yumurta akı uygulamaktan oluşmaktadır.

...Bir kimsenin elinin büyük bir kısmı kaynar su ile yandığında, duyduğu büyük acıya rağmen elini soğuk su musluğunun altına tutmuş ve sonrasında 2 yumurta kırmış, aklarını ayırmış ve çırpmış ve elini içine daldırmıştır.

Eli o denli yanmış durumdadır ki yumurta akı uygulanır uygulanmaz derisi kurumuş ve yumurta akı bir film tabakası oluşturmuştur.

Daha sonra bu kişi yumurta akının doğal bir kollajen (bir tür albüminoid) olduğunu öğrenmiş ve en az bir saat boyunca eline tabaka üzerine tabaka gelecek şekilde yumurta akı uygulamıştır. Öğleden sonra hiçbir acı duymaz olmuştur. Ertesi sabah yanık bölgesinde nerdeyse belirsiz bir kırmızımsı leke kalmıştır. Elinde sürekli ve feci görünüşlü bir yara izi kalacağını düşünürken 10 gün sonra geride hiçbir yanık izi kalmamış ve hatta deri eski normal rengine yeniden kavuşmuştur!

Yanan bölge yumurta akında mevcut ve aslında vitamin dolu bir plasenta (etene) olan kollajen sayesinde tamamen yenilenmişti


BİLGİLENDİRMEK İÇİN PAYLAŞIN LÜTFEN !

Öfkelenince Neden Bağırırız

Öfkelenince neden bağırırız?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !

Dut Ağacı ve AŞK

Bir zamanlar birbirlerine aşık iki genç vardı. Kızın adı Tispe, delikanlının ki ise Piremus idi.



Bunlar yanyana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi. Fakat aileleri görüşmelerini istemezler, birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardı.

İki evin arasında gizli bir çatlak vardı; aileleri bunu bilmez, onlar da geceleri burda buluşur, o aradan birbirlerine seslerini duyurur, aşklarını dile getirirlerdi. Bir gece ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler.

Tispe, ağaca Piremus'tan önce varmıştı.

Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi. Korkarak bi mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarbını düşürmüştü.

O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe nin eşarbını parçalıyordu.

O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Tispe'yi öldürerek yediğiydi. Tispe'siz yaşayamazdı.

Aklından geçen sadece aşkı uğruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü.

Tispe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti. Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti. Piremus'un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe'nin düşürdüğü eşarbını tutuyordu. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı.

Bir an mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmişti. Ve onun öldüğünü düşünen Piremus aşkı uğruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile düşünmeden hançeri aldı ve göğsüne götürdü. Onların aşkı ölesiye bir aşktı, ölüm bile onları ayıramazdı. Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hançeri sapladı. Birden vücudu Piremusun bendeninin üstüne yığıldı. O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzlestirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı onların aşkına adadılar.

Piremusun kanını bu ağacın meyvelerine, Tispenin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler. O günden beri kara dut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini (Piremusun kan lekesini), dut ağacının yaprakları (Tispenin gözyaşları) temizler..

***

Dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz; ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin gittiğini göreceksiniz...


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !